Parlamenterler Derneği’nde konuşan MHP Kayseri Milletvekili Prof.Dr.Yusuf HALAÇOĞLU: “SOYKIRIM BAHANE, TAZMİNAT ŞAHANE!”
“Ermenilerin soykırım iddialarına karşı Amerika, Rusya, İsviçre, İran ve Fransa gibi ülkelere uzmanlar göndererek 100 bin sayfadan fazla belgeyi tahkik ettik. Bunun sonucunda ben hükümete BM’ye başvuralım dünyayı davet edelim, kimse gelmez dedim. Ancak Başbakan benim sözüm yerine Şükrü ELEKDAĞ’a inandı ve Ermenistan’a başvurdu”
“Türkiye için asıl sıkıntı olabilecek konu emlaki metruke tabir edilen Ermenilerin terk ettiği mallar konusudur. Soykırım iddiaları yersizdir ve ispatı mümkün değildir. Ancak Lozan’da dönenlerin mallarının verileceğine dair hüküm konulmuştur. Türkiye’de gezen misyonerlerde Müslümanları Hıristiyanlaştırmak için değil, gizli Hıristiyanların tespitini yapmak için çalışmaktadırlar. Eğer bunu başarır ve tespit ettikleri insanları eski dinlerine dönmeye ikna ederlerse Lozan’ın azınlıklarla ilgili maddesi çalışacaktır. Öte yandan gidenlerin mallarıyla ilgili Türkiye milyarlarca dolar tazminat ödemekle karşı karşıya gelebilir.”
“17 Mayıs’ta Van düştü. 282 bin nüfusun 80 binini katlettiler. 50 kadınımızı Akdamar’a götürdüler. Kadınlarımız iffetlerini korumak için Van Gölü’ne atlayarak canlarına kıydılar. Ben 17 Mayıs’ın Ermeni Mezalim Günü olarak anılması için bir kanun teklifi verdim. Ayrıca Akdamar’a götürülen bu şehit kadınlarımız için bir anıt dikilmesini önerdim. “
Parlamenterler derneğinin aylık sohbet toplantılarının Mart ayı konuğu Milliyetçi Hareket Partisi Kayseri Milletvekili, Türk Tarih Kurumu eski Başkanı Yusuf Halaçoğlu’ydu. HALAÇOĞLU Osmanlı sistemi, Kürtlük tartışmaları, yabancı okullar ve ermeni soykırım iddiaları hakkında Dernek üyeleri ile misafirlere bildik ezberleri bozan bir sunum yaptı. Yer yer soru-cevaplarla sohbet havasında gerçekleşen ve yaklaşık 1,5 saat süren konuşma katılımcıların teşekkür ve memnuniyet bildirimleri ile sona erdi.
Konuşmasına Osmanlı sistemini anlatarak başlayan HALAÇOĞLU; Osmanlının 450 yıl Yunanistan’da, ondan daha az bir süre de Sırbistan’da kaldığını, bu gün Sırpçada 6.000 Türkçe kelime bulunduğunu ve bizzat Sırpların ’Osmanlı olmasaydı, biz olmazdık’ dediklerini anlattı. Osmanlı’nın insanların dinlerine, kimliklerine saygılı davrandığını, böyle yapmadığı takdirde yaşamasının mümkün olmadığını belirten HALAÇOĞLU nitekim “Rusya 70 yılda çözüldü” dedi. HALAÇOĞLU konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Ermenilerin soykırım iddiaları tamamen yersizdir. Bunu kendileri ve dünya da bilmektedir. Birinci dünya savaşında Ermeniler 23 noktada Osmanlıya karşı isyan çıkartmışlardır.17 Nisandaki Van, hemen altındaki Çatak, Bitlis ve Muş’ta isyan var. Biz Çanakkale’de ölüm kalım savaşı verirken Zeytun isyanı çıkıyor. Osmanlı yedi düvelle Kafkaslarda Ruslar, Filistin ve Musul’da İngilizlerle ölüm kalım savaşı yaparken Ermeni çeteleri muhtelif yerlerde isyan çıkartmışlardır. Nitekim 17 Mayısta Van düştü. 282 bin nüfusun 80 binini katlettiler. 50 kadınımızı Akdamar’a götürdüler. Kadınlarımız iffetlerini korumak için Van Gölü’ne atlayarak canlarına kıydılar. Ben 17 Mayıs’ın Ermeni Mezalim Günü olarak anılması için bir kanun teklifi verdim. Ayrıca Akdamar’a götürülen bu şehit kadınlarımız için bir anıt dikilmesini önerdim. “
“Asıl soykırıma biz uğradık. Fransız cumhuriyet ordusunun yarısına yakınının ermeni milislerden oluştuğunu Boghos Nubar Paşanın Fransız makamlarına yazdığı mektuplardan anlıyoruz. Bu şu demektir bizim vatandaşımız düşman saflarında bize karşı savaşmıştır. Tehcire tabi tutulan 600-700 bin kişi, bunların 392 bini tespit edilmiş, geriye 250 bin kadar bir miktar kalıyor. Kafkaslardan sürgün edilen 1 milyon 100 bin Türk’ün 702 bini ancak Anadolu’ya ulaşabiliyor. Enver Paşa’da aynı şekilde Türkiye’deki Gayri Müslim unsurları sürgün edelim diyor. Talat Paşa kabul etmiyor ve isyancı çetelerin daha güvenli yerlere mecburi göç ettirilmesi yönünde karar veriyor. Bu uygulama aynı zamanda uluslararası hukuka da uygundur. Amerikalılar aynısını Japonlara yapmıştır.
Üstelik bu tehcir sırasında gerekli tedbirler alınmıştır. Gündelik 20 ile 60 kuruş para verilmiş, malları rayiç bedel üzerinden satılarak bedelleri kendilerine verilmek üzere mal sandıklarına konulmuştur. Osmanlı yoldaki Ermenilere 3 milyon 400 bin kuruş nakit, nakil için 68 bin kuruş, sıhhiye için 13,5 milyon kuruş para vermiştir. Bu parayla Halep’te Fransızların yarım bıraktığı hastane tamamlanmış ve başhekimliğine de bir ermeni getirilmiştir. Halep’e 500 bin ermeni göçmeni geldiği, 486 bin kişiye iaşe yardımı yapıldığı kayıtlarda bulunmaktadır. Tehcir sırasında ve sonrasında Osmanlı Hükümeti adaletli davranmıştır. Burada görevli 1673 kişiye el çektirilmiş ve divanı harbe verilmişlerdir. Bunlardan 67 kişi idama, 68 kişi kürek cezasına, 524 kişi de muhtelif hapis cezalarına çarptırılmıştır.
BM belgelerine göre Kasım 1920 itibariyle dünyada 3 milyonun üzerinde Ermeni bulunmaktadır. . Bunların 817 bin 873 ü Türkiye’den göç etmiş Ermeniler, 95 bin ermeni zorla müslümanlaştırılmış!, (yukarıdaki rakama dahil değil) İstanbul’da 148.998, Anadolu’da 135 bin Ermeni var. Amerikan belge ve kaynaklarına göre Osmanlı imparatorluğundaki ermeni nüfusu 1.572 bin, bizim kayıtlarımız da ise 1.294 bindir. Lozan’da da bu kayıt kullanılmıştır. Amerika’ya %68’i yetişkin erkek olmak üzere 218 bin ermeni gitmiştir.
Rusya’ya giden Ermenilerin 160 bini açlıktan, 30 bini koleradan ölüyor. Savaşta ölenlerin sayısı sadece 8 bin. Kayıt dışı da 50 bin diyelim 250-300 bin çıkıyor. Ermenilerle ilgili toplu mezar yoktur, olmadığı için de hiçbir ermeni toplu mezarı gösterilemez. Biz bu konuda gerekli davetleri yaptık ancak bir tek gelen olmadı. Buna karşın 1914 Mayısı ile 1915 Mayısı arasında ermeni çetelerince öldürülen Müslümanların sayısı 128 bindir. 1920 ye kadar ki süreçte yaklaşık 385-390 bin kişi toplam 518 bin Müslüman katledilmiştir.
Soykırım olmadığı için ispatı da mümkün değildir. Ancak Türkiye’nin asıl yumuşak karnı mal mülk meselesidir. Tapular ibraz edildiği zaman 1915 den bu güne kadar Türkiye büyük bir tazmin yükümlülüğüyle karşılaşabilir, nitekim Kıbrıs’ta ödedik. Bu tazminat taleplerine karşı hazırlık olmalıyız. Mesela Kıbrıs’ın 2/3 si vakıf malıdır. Bu vakıfların varislerini bulup varislerine onaylatıp dava açmamız lazım. Rodos, Girit, 12 Ada ve Yunanistan da mübadele edilenlerin dışındaki yerlerde de aynı durum geçerlidir.
Maalesef 2015 için bizde ciddi bir hazırlık yok. Broşür hazırlatır, soykırımı kabul eden ülkelerin Parlamentolarını davet edelim, özellikle Van bölgesi ve Musa Dağı’nı (Nur Dağı eteklerinde bir dağ. Amanosların uzantısı) gezdirelim. Avrupalı buraları çok iyi biliyor.” dedi.
Konuşmasının sohbet bölümünde Osmanlık kayıt sistemi, yabancı okullar ve ‘EKRAD’ kavramı üzerinden Kürt kelimesi üzerindeki değerlendirmelerini paylaşan Prof.Dr.Yusuf HALAÇOĞLU Türklerin tarihte 16 devlet ve imparatorluk kurduğunu bunlara Safevilerle Mumluklarında eklenmesi gerektiğini ve sayının 18 olacağını ifade etti. Osmanlı kayıt sistemi 1831’de başlamış. Esas kayıtlar 1860’dan sonra ancak 1840’lara kadar kayıt çıkıyor. Kayıtlara isimler, lakabıyla-mahlasıyla, bölgesel olarak yazılmış. Müslim, Gayri Müslim olarak belirtilmiş. Aşiret olarak oba, oymak olarak Şavak taifesi şeklinde yazılmış” dedi.
Yabancı okullar meselesine de değinen HALAÇOĞLU “Yabancılar ülkemiz topraklarında 1244 okul açmışlar ve 85.000 öğrencileri var. Aynı dönemde Osmanlının okul sayısı 685 civarında ve 35 bin öğrenci var. Bizimkileri başta Tıbbiyeliler olmak üzere savaşta kaybetmişiz bu sefer yönetime bu okullardan çıkan insanlar gelmiş.
Atatürk bu okulların kapatılmasını istemiş sayı 105’e düşmüş. Düşmüş ancak kızılca kıyamet kopmuş. Tevhidi Tedrisat Kanunu’nun asıl amacı yabancı okullardır. Zannedildiği gibi dini eğitimi hedef almamıştır. Yabancı okullar meselesini iyi anlamak lazımdır. Bulgar isyanının elebaşlarından 4 kişi 1863 yılında ilk mezunlarını veren Robert Kolej’de eğitim görmüştür. Baştan Müslüman öğrencilerin bu okullara kabul edilmesi iyi gibi algılanmış ancak bizim kültürümüzle yetişmeyen insanların yönetime gelmeleri ile asıl problem ortaya çıkmaya başlamıştır.
EKRAD, Arapça kelime olup, konar-göçer halklar için kullanılan bir kelimedir. İlk olarak, Araplar Iran fetihleri sırasında karşılaştıkları Kürtler için kullanmışlardır. Kürtler hakkında bu kelimenin ilk kullanılış tarihi 16. Yüzyıldır. Kürtçede, Kürt kelimesi yok, Ekrad’da ‘davar’ anlamana gelmektedir. Zazaların kürtlükle alakası yoktur. Amerikalı araştırmacı Tunceli’deki Türkmenlerin Türkmen’ken Kürtleştiğini belirtmektedir. Alevi Kürt olmaz, aleviler semahlarını Türkçe yapar. Bir grup ise semah yapmaz. Bunlar köyleri ve kayıtları ile bilinmektedir. PKK’nın da çoğunluğu bunlardandır.” Diyerek sohbetini bitirdi.